click below
click below
Normal Size Small Size show me how
voc-quiz-vip-10
vocabulary quiz-vip-10
Question | Answer |
---|---|
almost: (adv.) | hemen hemen, neredeyse; yaklaşık olarak |
biometrics: (n.) | biyometri |
blood vessel: (n.) | kan damarı |
face recognition: (n.) | yüz tanıma |
face: (n.) | yüz |
fingerprint: (n.) | parmak izi |
forget: (v.) | unutmak |
impossible: (adj.) | imkansız, olanaksız, mümkün değil |
instantaneous: (adj.) | anlık, ani, enstantane |
iris recognition: (n.) | (göz) iris tanımlaması |
map: (v.) | haritasını yapmak/çıkarmak, harita çizmek |
next: (adj.) | gelecek, sonraki, bir sonraki, önümüzdeki |
or: (conj.) | veya, ya da, yoksa |
recognition: (n.) | tanıma, tanımlama |
skin: (n.) | cilt, deri; kabuk |
spoof: (v.) | kandırmak, aldatmak, dolandırmak |
thermal imaging scan: | termal görüntü tarama |
thing: (n.) | şey; nesne; eşya; olay |
study: (v.) | çalışmak; okumak; incelemek, araştırmak |
unique: (adj.) | eşşiz, benzersiz |
brain: (n.) | beyin |
century: (n.) | yüzyıl |
create: (v.) | yaratmak, yapmak, meydana getirmek, oluşturmak |
describe: (v.) | tanımlamak, tasvir etmek; resmetmek |
employ: (v.) | çalıştırmak, iş vermek, görevlendirmek, kullanmak |
fashionable: (adj.) | şık, revaçta, moda, modaya uygun |
fountain: (n.) | çeşme |
hydraulic system: (n.) | hidrolik sistem |
once: (adv.) | bir kere / defa; eskiden, bir zamanlar |
pleasing: (adj.) | hoş, memnuniyet / mutluluk verici. |
antelope: (n.) | antilop |
conservation: (n.) | koruma, muhafaza |
effort: (n.) | çaba, gayret |
endangered: (adj.) | nesli tükenmekte olan, tehlikede |
return: (v.) | dönmek, geri dönmek |
species: (n.) | tür, canlı türü |
thanks to: (prep.) | sayesinde, yüzünden |
wildlife: (n.) | vahşi yaşam, yaban / yabani hayat |
fountain: (n.) | çeşme |
fingerprint: (n.) | parmak izi |
date back to: | eskiye dayanmak, geçmişe dayanmak / uzanmak |
Ice Age: | buz devri |
once: (adv) | bir kere / defa; eskiden, bir zamanlar |
prolific: (adj) | üretken, doğurgan, çabuk üreyen |
Central Asia: | Orta Asya |
plain: (n) | ova; düz; sade, yalın |
bison: (n) | bizon, yaban öküzü |
as + adj. + as: | ... kadar (karşılaştırma yapısı) |
conservation: (n) | koruma, muhafaza |
employ: (v) | çalıştırmak, iş vermek, görevlendirmek, kullanmak |
around the world: | tüm dünyada/ki, dünyadaki |
describe: (v) | tanımlamak, tarif / tasvir etmek; resmetmek |
different: (adj) | farklı |
funny: (adj) | komik, eğlenceli |
language: (n) | dil |
laugh: (v) | gülmek |
smile: (v) | gülümsemek |
something: | bir şey |
use: (v) | kullanmak |
when: (conj) | -dığında, -dığı zaman, olunca; -ken |
creaky: (adj | gıcırtılı, harap, harap olmuş |
in order to: | - mek/mak için, -mek/mak amacıyla |
many: (adv. - det) | çok, birçok |
mitigate: (v) | azaltmak, yatıştırmak, hafifletmek |
patient: (n) | hasta |
physician: (n) | doktor, hekim |
recommend: (v) | önermek, tavsiye etmek, tavsiye vermek |
stave off: (phr) | kurtulmak, savmak, bertaraf etmek, def etmek |
walking: (n) | yürüyüş, yürüme |
weight gain: | kilo alımı |
billion: (n.) | milyar |
change: (v.) | değişmek, değiştirmek |
chemical composition: | kimyasal bileşim |
in terms of: (prep.) | açısından, bakımından, yönünden |
journal: (n.) | dergi |
Martian: (adj.) | Mars, Mars'a ait, Marslı |
much: (adv.) | çok, pek, fazla |
new: (adj.) | yeni |
study: (n.) | çalışma, araştırma |
suggest: (v.) | önermek; öne sürmek |
achieve: (v.) | başarmak, ulaşmak, elde etmek |
aspiration: (n.) | istek, tutku, özlem |
college: (n.) | kolej, üniversite |
contact: (n.) | temas, bağlantı, irtibat |
each other: | birbirini, birbirine, birbirlerini, birbirlerine |
find: (v.) | bulmak, keşfetmek; ortaya çıkarmak |
garbage: (n.) | çöp |
help: (v.) | yardım etmek, yardımcı olmak |
landlady: (n.) | ev sahibesi |
organization: (n.) | kuruluş, organizasyon; örgütlenme |
despite: (prep.) | -e rağmen, -e karşın |
deliver: (v.) | dağıtmak, teslim etmek; sağlamak |
provide: (v.) | sağlamak, temin etmek, karşılamak |
health: (n.) | sağlık, sıhhat |
benefit: (n.) | fayda, yarar; kazanç |
even: (adv.) | bile, hatta |
hinder (v.) | engellemek, engel olmak, aksatmak |
longterm (adj.) | uzun vadeli, uzun süreli |
survival: (n.) | hayatta kalma, sağ kalma |
prospect: (n.) | olasılık, ihtimal, umut |